20120810

bu sabah ben

sabah erken kalktım, uykumu almış halimle, belki de haftalardır ilk defa..
aşağıya indim. kendime ve kocama birer minik kupa kahve demledim. kahvemi içtim, beklemeden. yetti.
oğlumdan hala ses yok, peki. bilgisayarımı açtım. beraber çalıştığım bir kişiden, tüm üstlerimize gönderilmiş densizce ve yersizce kaleme alınmış bir mail okudum. "cık cık".. bir daha okudum ve daha çok sinirlendim. sonra kocam yanıma geldi. uzun zamandır birbirimizi dostça dinleyecek, fütursuz konuşmalarımızı savurabilecek ortak zaman oluşmuyordu. oğlan da uyuyorken haliyle, beni biraz dinledi. "o kim, bu kim..hah tamam.. allah alah" diyerek. bana saldırmadan. üzerime yorum yapmadan. usulca "şundan mı korkuyorsun" diyerek.. mesele biraz küçüldü böylelikle gözümde. güvendiğim bir başkasının gözünde de görmeyi başarınca. maili atan kişi aradı sonra.. ve sonra oğlan uyandı. telefonla konuşurken bir yandan da oğluma "bi dakka yaw.." diye bağırındım. böylelikle telefon görüşmesine hakim olamadım ve konuşma kimsenin istemeyeceği notasyonlara doğru savruldu. karşıdakinin sonlandırmamak için çabaladığı bu saçma görüşme, kimseye bir şey katmadan tarafımca zorla sona erdirildi. herşeye rağmen memnun, çıkıp toparladım oğlanı. yüzme dersi hazırlıklarıyla, sabah mahmurlukları ve geceden kalan pideyi kemirecek hale getirmekle meşgul ederek kendimi. sabah neşesi oğlumun, bana ve kocama hayatta kalma ve günü bitirme enerjisi veren tek şey kanımca. çok şükür mahrm bırakmıyor bizi kerata, doğduğu günden beri.

sonrası akıyor işte:
oğlumu okula bırakıyorum. yüzme dersine sonradan katılışını seyrediyorum. "ayaklarını daha iyi çırp, dalıp gidiyorsun, dalma!" diye dürten bir hocaya ne kadar kolay teslim oluşunu izliyorum. lastik boneyi kafasina geçirirlerken nasıl dişini sıktığını, ses çıkarmadan.. görüp gülümsüyorum, biraz acıyla. sonra gazeteleri okuyorum. Serdar Akinan köşesinden olmuş, son yazdığı yazı yüzünden. Şehit gençler var yine. Başbakan bir emekli subayla laf-ı güzaf bir diyalogun kurbanı olmuş. helal olsun emekli subaya. can dündar, uğur dündar güzel yazılar dökünmüşler, bugünün medyaymış gibi yapan medyasına dair.

işte hayatım bu. bir kaç dost sesi ekleniyor bazen, bu sabahlara. iyi geliyor, başkalarının hayatlarına kısacık dahil olmak. G. mesela, çilek reçeli yiyor, beni hatırlamış. F. mesela, feci bunalıyor, sesi patlıyor telefonda, ama gıkını çıkarmadan. ah o kadar iyi anlıyorum ki... Ü. mesela, erzincan'a gitmiş iş için, seviniyor nihayet üretken bir projede yer aldığı için. Öbür yanda da kötü oluyor dostların bildiğim seslerini duymak. doğru söylemek zorunda hissediyorum kendimi, onlara değilse bile, kendime. "iyi misin" diyorlar. "eh normal" diyorum. anlatmak, anlaşmak, anlamak istemediğim bilmem kaçıncı sabah bu, oysa ki. böyle içime doğru günebakan gibi yavaşça kafamı çevirmek bile, kalbimi sıkıştırmaya yetiyor. bakamıyorum. bakmıyorum. bu modern zamanların kozmopolitan duygu takaslarına aslında feci gıcığım. kendi işe yaramazlığıma, var ama yokluğuma feci feci gıcığım. nereye gider, nerede biter. bilmiyorum. çok sıcak olur hava hani, o kadar sıcak olur ki karanlık olur sanki.. güneşin pusu gibi, isli bir odaya girmişsin gibi, gözlerini kısarsın yetmez. o kadar parlak ve karanlık. sephia desem, günün diliyle yine. hafif kalacak. o kadar sıkılıyorum ki. o kadar olur.

bu yazıya koyduğum başlığa ayrıca güldüm. bu sabah diyecektim aslında ama.. son günlerin tanıklıkları arasında, mail başlığı yalnızca "ben" olan bir mesaj okuduğumdan beri, dilime takıldı bu "ben". özne olarak değil, "takı" olarak.


 

20120807

http://www.youtube.com/watch?v=8VvB_UmmIzk&feature=related



bir müzik eseri karşısında böyle yorumlar bırakabilen bir ülkede yaşamak istiyordum aslında... ama olmadı bir şekilde.. nasıl olmadı ben de merak ediyorum arada sırada.. hala hayal kurduğum, kurabildiğim düşünülürse, ben bu hayat denen şeyi çok da anlamamışım besbelli.

only when you walk can you see
only when you dream can you feel
only when you hate can u die a death
only when love smile eyes are bright
only when the wonder of earth
only when forever is touching the light
only when you see me
only when eternity is destiny
only when free is wonderfully


diyor ya Sigur Ros şarkıda..
çok mu geç diye bazen.. inanamıyorum şu hayata, bu güne ve yarının gelip de kapımı çoktaaan çalmışlığına..

20120703

ya dediydim ya yorumlara baktim cok sahanelerdi, diye. simdi unuttum adini, bi arkadas da demis ki "38 yas.. bilmem ki ben 36 dan 37 ye gecince farki farkedemedim"

giymatli okuyucum; sen hele bi gel 40'a.. gorusuruz o zaman:))

saka saka; 30-40 farketmez.. yasam yaptiklarin toplami hesabindan kelli, sabah kalkarken ve aksam yatarken nasilsa.. oyle.

boyle aylar yillari kovaliyor, ve arada icimdeki (t)herapist i hatirlayip da bloga donuverisim oluyor ya.. bu zamanlari sevmeye basladim. kendime ait bir yer gibi, ruhumun yazligi..

ne kadar zaman gecti bilmiyorum en son bu yazlik eve gelisim.. daha dogrusu ne kadar zaman sonra ihtiyac duymusum buna, bilemedim simdi.. ama, bir muhendis olarak istatistigini cikarmak adina birara bakmaliyim diye not aldim aklimin bir kosesine -sanki cok bakarmisim gibi akil defterime!

bana birakilan yorumlari okudum once. cok sevdim hepsini. hep-si-ni. reklam amacli olanlari bile:) guldum boylece, bugun ilk kez sanirim.

herseyin mutlak birarada kotu gitmesi adettendir ya; bu gunler, bu aylar zorluyor beni. hep aklim freud'a donuyor: yasam=is+ask.
Oyle ise eger, yasam pek boktan kardesim! sikayet etmek gibi olmasin - kimlere sikayet edeyim ki zira..
Ama harbiden oyle yani. denklemi degistirip, kendi gercek(ustu) algima baksam.. yasam=aksam kurdugun hayaller-sabah aldigin aksiyonlar > sifir ise ... yasamda hala umut vardir ve, degerdir o gunu bitirmeye.

bir de aksiyonlara aksiyon demeye sahit isteyen bir durum olursa, ne diyorlar simdilerde.. "peh peh.. algilamana bak cay demle:))))"

neticede bunca zamandir mesai adi altinda cokca takildigim ergen yazisma forumlarina, sanal alemlerine ugrayislarim sonucu, kendi algimla olusturdugum bir yalana dusuvermisim meger! bu durgun gunde bana kalan tek cumle: icime okuz oturdu ayh!

soru su: ne zaman buyuyecegim? ne zaman aldigim/almadigim aksiyonlarin sonuclarina katlanabilecek kadar gevreyecegim? ustune ne zaman gulumsemeyi becerebilecegim? gulumsemek allahim neden bu kadar zor?
,
bir (kucuk) arkadasim var. adini yazsam kesin googlayıp bulur o yuzden yazmiyorum. bugun feysbuk'a bisi post etmis. hayati zorundan almaya ne gerek var? birini mi seviyosun, soyle. bisey mi istiyosun, de. birseyden mi hoslandin, belirt. birseyden hazetmedin mi, hayir de. bisi yapmayui sevdiysen devam et... diye gidiyor iste.. bu kucuk ama hayatta buyuk arkadasima da, bir arkadasi "like" edip, "aman da aynen sen yau" diye yorum birakmis. hakkaten.. bu kucuk kisisini yillaaaar yillarr once miniminnacik haliyle kucagimda buyuten ben, simdi kizcegizin feysine bakip "hayatta nerdeeen nereye geldi, bravo yaw" diye seviniyorum... dersem yalan olur. nasi derler "gipta" ediyorum.

ben bi hedef koyamadim. koydum da yuruyemedim hedefe. hala nasi dondurma sevdigimi bilmem mesela, nereme koyayim ben hedef.

ben bi hedefe de ulasamadim. ulastigim yerler hep bir basamak altlari oldu dikilerek basladigim merdiven baslarinin. en alt basamagi hic gecemiyorum ki! bir karar verdim mesela .."fistikli dondurma severim"... Yok. yok. O gun baska illa. ve hatta karar verince nedense, dondurma yemegi birakiyorum, o ka! - e sona biraktigim dondurmalari baskalari yedi galiba:))

en iyi yaptigin is ne deseler, sigara icmek diyecegim yani, o kadar oturdu bu okuz.. kalkmiyor, bi daha ayh!

yarin yine yalnizlik. yine yollar var. "is" adi altinda, bir silindirin altina ezilmeye gidiyorum. aglamak dahi luks bu ortamda. oyle yani. kalkican "yes thankyou sir" diycen. sona raporliycan. sona... sona hayatina, mutsuzluk cuvalina geri donucen. aksam pazarinda hesap: umut yoksa hayal yok. o zaman hayat acidir.

20110914

ENERJI
ICGORU

tum ihtiyacim bu.

20110413

bu ayki Ekspres dergisi

3-5 kisi okuyor burayi ya, bu ayki Ekspress'i muhakkak okuyalim diye paylasmak istedim. Ahmet Şık'la ilgili inanılmaz aydınlatıcı bir sayfa var. Nereyi okusam, ne iş yahu diyenler için, muhakkak okumalı diyorum. vaktim olursa bir kaç alıntı da yapacağım buraya, Ekspress bisey demezse.

nisan ayina hep guven duydum

hayatimda sadece bir kez terapiye gittim.. ya da 2 kez.. gittigim adamin adi baska birseydi -hatirlamiyorum simdi- ama, ben ondan hep Guven bey diye bahsettim, bana oyle geldi ismi. her zamanki gibi hayli parasiz bir donemimdi, ama ben bir seansa gitmeyi UNUTTUGUM icin, Guven bey, unuttugum seansin parasini da benden almisti, ve orada donup kalmisti iliskimiz. Terapinin parali bir hizmet olmasini bir sekilde icim kaldirmadi, ben de isi cinsel sogukluk tedavisine cevirdim hemen.. madem parali, biz de sagalim abi.. mantigiyla.. termine ettim yapmaya niyet ettigim isi. gidermis gibi yapip, gitmeyi becerdigim 2. seansta yogik pelvus kasilmalarini deneyip, ama icimden feci asagilayip, kaybettim bu sansimi. gitmedim bi' daha da. Ama Guven beyin solcu ayakkabilarini, sapsade odasini gunlerce, ara ara aylarca, yillarca dusundum. Guven beye guvenebilecegimi anlamistim, ama ben 'o' degildim deyip... anlayiverin iste. kendimi hem hicbislere layik goremeyen ben. Ve yine kendime hicbisileri layik goremeyen o ayni ben. Hep catisir dururlar. Ayni ben, ve ben.

Yillar.. yillllaaar sonra ben. Dun, seans gibi biseye gittim. Boyle yazinca espri oldu, ama, bana olan seyin ayni oldugunu, bu satirlari yazarken kavriyorum. Yazmak benim icin cozmek gibi bir sey oldu ya, ondan simdi anliyorum. Abes birsey degil yani. Anlasam yazmayacagim yani. Anlamak icin yaziyorum (tamam mi?)
Dun B. ile bulustum. Kaybedenler Kulubu filmine gittim. (simdi kendi kendime killandim, bu filmin ismi yuzunden google aramalarinda cikmaz insallah bu blog diye.. neyse ne yau..allah allah.. rahat birakalim birbirimizi, olmaz mi?) Filme gidis gayemden tam emin degilim: Bir kere ben talep ettim (ki bu nadirdir). Cebimde -yine- bes para yoktu. B. biletleri aldi, bana da bir sarap ismarladi. Kafam kiyak oluverdi (bunye hazir ya) Filmin amerikan jargonundan girmesi buz gibi etti beni, hayirdir dedim, biraktim kendimi. Sonra iste, film bitti. Guzeldi aslinda, 'vay dedim, boyle adamlar var olmuslar harbiden ha? Filmin tumu erotik fantazilerimi besledi bi de. Bu islerin ne kadar kolay, tavsanlar gibi yapildigini hatirladim ve gulebildim yani. Sonra da, sıkıldım biraz, filmin ozenilmis ozentisi ve dokunmaya korkar halleri sikti icimi. Yine de birseyler kavradi icimi, dusunmedim artik. Ciktik B. ile, evi yakin, bir de iyice utandirmak icin beni, evde pizza ismarlamis, bir de sarap.. gidebilecegimizi dusunerek, hadi! dedi. Gittim. Eve cikarken arabayi oyle bir park ettim ki, yoldan birinin gecmesi tavlada 6-6 gelmesi gibi bir sey. Ya birisi cok ugrasip -su allahin kulunu gece gece rahatsiz etmiym diye gecmeye ugras verecek, ya da hemen guvenlige haber verip benim arabayi cektirecekler. Hayatin ta kendisi olan gecede elbette, 2. sik gerceklesti, eve girdikten 15 dakika sonra ev telefonu caldi ve hiyarin tekinin benim arabayi cekmem icin uyari verdigini ogrendik. 15 dakika. Hayatimin ozeti. Ama bu 15 dakikada cok sahane bir syeler oldu. Filmin %80 gercegi anlattigina ikna olmustuk B. ile. B. nin makus gecmisinde, 6.45 yayinlari yoneticileriyle (ki film karakterlerinden birinin -Nejatin- yayinevi oluyor bu) bir kesisme var. B. resmen taniyor adami yani, onu anlatti, sonra bir E.B. (Enis Batur'u boyle kodlardik biz universitedeyken) kitabi verdi elime, 6.45 ten cikmis, en arka sayfasinda bir insan figuru, kamburu cikmis falan.. komik bir insan gibi.. altinda da 'tipik 6.45 yayinlarindan cikmis kitap okuyucusu. Cunku o biliyor, bir kitap okudu ve hayatinda hicbirsey degismedi' yaziyor.

Simdi, bu cok acaip bir sey degil mi, sayin okur. Kendi ruhuma bir delik acildi dun aksam anlayacagin, kendiliginden. Kaybettigimi dusundugum ruhuma. Adamin biri bir film yapmis, adamin biri cerez yiyip mac seyretmis, kadinin biri de kendini bir yerlerde buluvermis, kaybedilmis bozuk para misali. Haftalardir yastaydim. Bugun, kutluyorum, yeniden dogusumu. Bana dayanma gucu veren, yasamami saglayan herkese bin tesekkurlerimle.

20100223

38...

gecen sene farketmemisim.. bu sene, 38'in agirligi, dolgunlugu hosuma gitti dogrusu.
abla olmus gibi hissediyorum. bu abla halinin kalcalarimdaki agirlikla da ilgisi oldugu kesin.. ama.. yine de, 38 yas, guzel basladi:)

20100217

kazanani olmayan karsilasma

terazinin bir kefesine 2006 da gorevden alinan Van Savcisi Ferhat Sarikaya'yi koyuyorum, diger kefesine ise Erzincan Cumhuriyet Bassavcisi Ilhan Cihaner'i..

anlasilan o ki, oyun devam ediyor.

benim durdugum yerden, piyonlarindan sonra kalelerini de feda etmek zorunda olan, satranc oyunculari gibi gorunuyor bu karsilasma.

tum yargilarimi unutuyorum, gecmisimin tuttugu fenerin aydinlattigi yerden daha genis bir aciyla gormeye calisiyorum.

icimi buran ne diye baktigimda;
kim hakli savasi.. degil..
hangi taraf kazaniyor.. hic degil..
herseye ragmen, tum kirli camasirlar ortaya dokuluyor oldugu icin sevinc naralari atan demokrasi asiklarina tumuyle inanamiyor olmak da degil..

ama,

en cok, bu memleketin cocuk beyinlerine uzuluyorum. Ataturk idoluyle buyutulmus, bunun icin milli servetler, umutlar yatirmis bir milletin, simdi, bu buyutulmus cocuklarini kolaylikla feda edislerini, kolaylikla elindekini, avucundakini, dimagindakini harcayip yok ettigini, yerimden seyredip, sadece uzuluyorum.

hangi taraf kazanacak.. hic degil.
bu savasin, bu karsilasmanin galibi yok.
kaybeden sen ben biz.
bizim dunku cocuklarimiz, bugunumuz ve yarinimiz olacak.

20100122

Semdinli Davasi, Episode III

hatirlar misiniz, Semdinli olaylarini(2006 subat-mart). Umut kitabevinin bombalanmasi isini. Olayla ilgili Van savcisinin (Ferhat Sarikaya) hazirladigi iddianameyi. Askerin en tepesinin, bombalama isinde birebir gorev yaptigi gizlenemeyip ortaya cikan bir astsubay icin, "tanirim, iyi cocuktur" veciz sozuyle tarihe adini yazdirdigi kara olayi.

meraklisi icin, macera devam ediyor:

"
HAKKARİ'nin Şemdinli İlçesi'nde 9 Kasım 2005 tarihinde Umut Kitapevi'nin bombalanmasıyla ilgili olarak 2 astsubay ile 1 PKK itirafçısının yargılandığı Van Jandarma Asayiş Komutanlığı Askeri Mahkemesi görevsizlik kararı verdi. Astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile itirafçı Veysel Ateş'in Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanmasına karar verildi.

Veysel Ateş nitelikli kasten adam öldürmekten, astsubaylar ise nitelikli kasten adam öldürmeye yardım etme ve azmettirme suçlarından yargılanacaklar. "

20100121

baba olabilmeye dair

baba olmak pek acaip bir sey. anne olmak gibi degil, yani kucaginizda sizinle ilk saniyeden itibaren "bir" olmak icin cirpinan bir varligin o herseye ve tum zamanlara sahip haliyle futursuz uyarislari yok. baba olmak, sabirli ve uzun bir bekleyisi getiriyor. ne zaman ki annenin kucagindaki melek, psikolojinin diliyle sosyal uyanislara dogru uyariliyor maddenin tabiati geregi, o zaman yavas yavas aktive oluyorsunuz. Gec gelen bir maya gibi, hem mayaniz kuruluyor, hem de kabartmak icin gerekli tum seylerin bir araya gelmesini sadece bekliyorsunuz. Ve bir de "talep eden" bir anne-cocuga baba olmussaniz, tum bu bekleyisin bir anini dahi kacirmaniz neredeyse "gunah"!. Ihtiyac oldugunda "orada" olacak, ancak elleriniz ve diliniz bagli, tum sadakatinizi ortaya koyacaksiniz. Sabirla.

Bir anda gorunur oldu bana, kocam "son aksamimizi ailecek gecirelim" dediginde.
yarin misafirlerimiz geliyor, yaman'in annanesi, dedesi. bu demek oluyor ki, en az 15 gun, bu aksamki gibi olmayacak evimiz. baska turlu bir senlik olacak evde, bu da guzel, elbette.
yaman artik 2 yasinda, yani 2 senelik bir baba benim kocam. yaman'dan once, evde gecirdigimiz sessiz dakikalar cocuk gulusleri, bagirislariyla suslenmeden once, boyle bir duyguya kapilmazdik ikimiz de. Simdi evde bir aile olmak, bir mabede girmek gibi bazen. gereksiz bir ses gelirse disaridan bozulacak bir buyu oluyor evin icinde. bozmayi istemiyorsunuz, ama degismez bir parcasi oldugunuzu bilmek, tum guzelliginin yaninda, cok da agir. bebek yapip onu bir cocuk bir insan olarak buyutmenin mesakkatli yolunda, yavas yavas zamanin bize giydirdigi bazi gorevler oluyor. ister istemez. cunku hayata bir bakisiniz var, insanlara, iyilige, guzel olana.. kotu olana.. kokunuz sertlesiyor, ve daha cok su istiyor. daha cok yiyecek, daha cok guc. gecen kisa zaman icinde, benim gibi gec anne olan arkadaslarima yasayarak ogrendigim bir seyi soyledim: bebek, anneye ait bir sey sanki. sakin ola ki kocalarinizi gereksiz ve hissedilmeyen zoraki gorevlere itmeyin. bekleyin, zamani gelecek(tir). Simdi kesin bir dille soyleyebilirim: baba, siz bebeginizle ortak bir dil gelistirirken, sessizce izleyip o dili ogrenen kisiymis. oyle bir dil ki bu, sadece icsellestirerek ogrenebileceginiz, varolarak, hissederek... Simdi, kocam artik onsuz hic olmayacak bir huzur icin ibadetini tamamlamis ve tum olgunluguyla isigini isiya ceviriyor. bizi isitiyor, evimizi ev, ailemizi aile yapiyor.

20100120

bugun ogrendim

edit: Erken kalkanin yol aldigi, yepyeni ve belli ki alternatif bir medya: twitter.
herkese tavsiye ederim, gunun anlamsizligi ve kendi varoluslarinda kaybolanlarin degersiz twitlerinin yaninda, asagida yazilarini isaret ettigim Serdar Akinan'in gunlerdir surdurdugu twit haberciligini bakin, Defne K. nasil da guzel toparlamis ve haber vermis "olay anindan"

15 Ocak, Serdar Akinan tweet'liyor:
Tekel direnis yolculugu Istanbul'dan basliyor...Hadi hayirlisi... http://tweetphoto.com/8748738
3 gun boyunca Tekel iscisinin direnisini twitter'dan yazacagim...Su anda Kartal, Cevizli'deyiz...7 otobus Tekel iscileri ve aileleri...
Az sonra yola cikiyoruz...Turkiye'nin cesitli yerlerinden cikan otobuslerin durduruldugu konusuluyor...Telas ve hafif bir gerginlik var...
Su an basin aciklamasi... http://tweetphoto.com/8749477
500 civari bir topluluk...TKP, ADD, EMEK Partisi, diger sendikalar... Ugurlamaya gelen bircok farkli grup var...
Yola cikildi...Alksilar, sloganlar...Bizim otobuste kadinlar ve bir cocuk var... http://tweetphoto.com/8750733
TEKEL DİRENİŞ GÜNLÜĞÜ #vidly http://vid.ly/bJLr
GÖRÜNTÜ YÜKLEMEYE DE BAŞLADIK...:) TOPLAM 10 OTOBÜS...EN KÜÇÜK EYLEMCİ 2 YAŞINDA HELİN...
TEKEL D%u0130REN%u0130%u015E G #vidly http://vid.ly/bJLs
OTOBÜS İSTANBUL'DAN ÇIKTI #vidly http://vid.ly/bJLt
Otobuste "sigara molasi" istendi...Bir grup "Durmazsaniz direniriz" dedi...Kahkaha koptu...Az sonra mola...
Tekel direnisinin en kucugu Helin otobusun arka koltugunda uyudu... http://twitvid.com/B8C09
Yolda direnise destek veren araclar var...Az once ihtiyac molasi verildi...Halaylar cekiliyor... http://twitvid.com/F5FD2
Istanbul'dan kalkan otobusler cay molasinda...Bir yandan tostlar, caylar ve tabii ki soganlar... http://twitvid.com/B9FC3
İŞÇİLER ÇAY MOLASINDA #vidly http://vid.ly/bJM2
Su ana kadar engel cikmadi...1.5 saate ankara'dayiz...
Ankara'ya girdik...Otobusler beklenenin aksine durdurulmadi...Istikamet ASTI oradan Sakarya... http://myloc.me/2U44M
Isciye tokat! Asti'de arbede cikti...Guvenlik isciye tokat atinca isciler de ozel guvenlige karsilik verdi...olay buyumeden mudahale edildi.
Helin eylemden yoruldu...:) http://twitvid.com/590A2
tekel işçisi metroda #vidly http://vid.ly/bJNK
Türk-İş'in önündeki kitle anlatılamaz...Sabah 05:00 yanlarında olacağız...Çok yorgunum ama değdi...
16 Ocak, Serdar Akinan devam ediyor:
TEKEL İŞÇİLERİ NASIL GECELEDİ? #vidly http://vid.ly/bJOU
iphone versiyonu #vidly http://vid.ly/bJOV
Sabah 05:00 Tekel işçilerinin yanındaydım...Tek bir televizyon ekibi yoktu ve 1991 Zonguldak yürüyüşünden bu yana böylesi eylem görmedim.
İşçilerin halini çektiğim görüntülerden izleyeceksiniz...Ancak daha önemlisi söyledikleri...Türkiye tarihi bir direnişe tanıklık edecek...
Diyarbakır'dan gelenle Trabzon'da gelen birbirine sarılıp betonda uyuyor...Türbanlı kadınlar, "İşte açılım..."diye bağırıyor...
Ankara'nın ortasında binlerce işçi ateş yakıp, yerlerde yatıyor. Tek bir kanalın canlı yayın aracı veya ekibi yok. Utanç verici...
Sabahlayan işçilerin hali... #vidly http://vid.ly/bJOW
Ankara'nın göbeğinde sabaha karşı... #vidly http://vid.ly/bJOX
Direniş uyumuyor... #vidly http://vid.ly/bJOZ
@IBBal Bizim kameranın...Bir yandan da belgeselini çekiyoruz...
Yerlerde yatanlar, türkü söyleyenler, ateş başında ısınmaya çalışanlar #vidly http://vid.ly/bJOa
Sakarya esnafına helal olsun...Esnaf işçiye dükkanı bırakıp eve gitmiş: "Tuvaleti kullanın, uyuyun, ısının..." Halk büyük dayanışma içinde.
İşçilerin ağzındaki söz: "Ölsek ailelerimizin alacağı maaş daha fazla...O nedenle ölmek var dönmek yok..."
ATV Haber, kahvede oturan işçileri çekip "Kumar oynuyorlar"demiş...Son derece tepkililer:"Evet, kumar oynuyoruz...Ama hayatımızla..."
Yarın Türk-İş'in miting sonrası alacağı karara Tekel işçisinin katılıp katılmayacağı çok önemli...Gördüğüm o ki bu insanlar dönmeyecek...
http://twitpic.com/yahz6 - Sakarya caddesine girdiğimiz anda karşıma çıkan ilk kare buydu...
http://twitpic.com/yai10 - Sakarya caddesine girdiğimiz anda karşıma çıkan ilk kare buydu...
http://twitpic.com/yam1n - Trabzon Tekel işçilerinin sloganı: "AKP AKP duy sesimizi bu gelen işçinin ayak sesleri"
Bu arada bugün Akşam'daki yazım...http://www.aksam.com.tr/2010/01/16/yazar/15943/serdar_akinan/direnisin_yolculugu.html
Muş'tan gelen bir Tekel işçisi bakın neler anlatıyor: #vidly http://vid.ly/bJOe
Yarinki yazimi yazip aksam'a yolladim...Fotograflarla...Simdi Nihat Genc geliyor...Beraber iscilerin yanina gidiyoruz.
Arkadaslar, dunden beri destek mesajlari atiyorsunuz...Allah razi olsun...Hepinize ayri ayri tesekkur ediyorum...
17 Ocak, Serdar Akinan devam ediyor:
Sakarya'da halaylar cekiliyor...Zurnaci halayda ne caliyor?"Ararim seni her yerde..." http://twitvid.com/4CCB7
Gece yatacaklar icin strafor...Tanesi dort lira... http://tweetphoto.com/8841416
Evet, öğleden sonrası için çekimler bitti...Şimdi "yükleme"ye başlıyorum...
gece uyumayan işçiler yorgun düştü ve buldukları her köşede onca gürültüye rağmen uyuyakaldılar... #vidly http://vid.ly/bJPJ
Turkish Tobacco workers, family members and supporters are currently demonstrating in Ankara in near-freezing temperatur… http://vid.ly/bJPK
Burger King önünde eylem sürüyor...İlginç bir kontrast... #vidly http://vid.ly/bJPL
Major Protest of Former Turkish Tobacco Monopoly Workers in Ankara #vidly http://vid.ly/bJPM
Neden İngilizce yazdığımı merak edenlere...Gece yüklediğim Muş işçisiyle röportaj vidly'de en çok izlenen klip olmuş. Kefere merak eder ne bu.
http://twitpic.com/yc4s8 - Yorgunluktan uyuya kalan bir Tekel işçisi...
http://twitpic.com/yc53v - Bu kare neden tek bir internet sitesinde yok?
http://twitpic.com/yc5se - Bu kareler, bırakın büyük medyayı internet sitelerinde bile neden olmaz? Ankara'nın göbeğinde 8.000 işçi yerlerde
Bu çadırdan yüzlerce kurulu...8.000 işçi eylemde Türk medyası için haber değeri taşımıyor... #vidly http://vid.ly/bJPO
http://twitpic.com/yc6o2 - Tekel direnişi değil kadın direnişi...
Bu fotoğraf ve görüntüler kayıtsız ve şartsız olarak heryerde kullanılabilir...Copyright'ı halkımıza aittir...
Gösterdikleri kadar göstermedikleri de önemlidir... #vidly http://vid.ly/bJPP
http://twitpic.com/yc81k - Barda sabahlayanlar...Üst katta onlarca türbanlı yatıyordu...Hayatlarında ilk kez bir barda sabahladılar...
Şimdi tekrar Sakarya'ya gidiyoruz...İşçiler ATV Ana Haber'den başlayarak bültenleri zaplayacak...Biz de yorumlarını kaydedeceğiz...:)
Yahu vidly'ye bakin yukledigim goruntuler gunun en cok izlenen videolari oluyor...Bu iste bir tuhaflik yok mu?
Az once muazzam bir kayit yaptik...Biraz sonra otele gidip yukleyecegim...Hayatimda yaptigim ender iyi roportajlardan biri oldu...
Iscilerle yaptigimiz soylesinin metnini alip kelimesine dokunmadan yayinlasak neden korkmamamiz gerektigini anlariz. Bir parcasi az sonra...
Bitlis'li Şevket bakın ne anlatıyor... #vidly http://vid.ly/bJPt
Samsun'lu Tekel işçisi kadınlar Bitlis'li Şevket'in isyanına ne diyor? #vidly http://vid.ly/bJPv
"Sen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşısın. Korkma hakkımızı alacağız... #vidly http://vid.ly/bJPy
Arkadaslar son girdigim 3 videoyu mutlaka izleyin...Tekel iscisinin direnisi neden onemli gorun..."Acilim"i Tekel iscisi yapti...
Tekel işçisi özelleştirme konusunda ne düşünür? #vidly http://vid.ly/bJQ0
Sosyal Alemi izleyemiyorum ama Tekel'i konuşuyorlarmış...Ulaşabilen varsa vidly'e yüklediğim video'ları yayınlasınlar...İşçiye destek olur.
Nihat Genç'le 1.5 yıl aradan sonra ilk kez bir program çektik...Yakında internette yayında...
Turk-Is onbinleri gara toplamaya basladi...Hava ciseliyor...Yuzbine ulasmasi bekleniyor... http://twitvid.com/3F82F
Yuruyus su anda basladi...Onde Turk-Is flamasi arkada Turk bayragi, arkasinda onbinler... http://tweetphoto.com/8920536
Onde Turk Is yoneticileri...simdi itfaiye erlerini kortejin onune aliyorlar... http://tweetphoto.com/8920719
Muazzam bir kalabalik ama gayet koordineli ve organize... http://tweetphoto.com/8920807
Anarsitleri, "siyah bayrakli ogrenciler"diye anons ettiler.....Gelip mudahale ettiler: "Bize anarsistler diyin http://tweetphoto.com/8921290
Davul zurnasiz miting mi olurmus!? :)) http://twitvid.com/1072A
Meydana ulastik Hitit heykeli anadolu'dan gelen onbinlerle bulustu... http://tweetphoto.com/8922310
Yara bandinda ne yaziyor? "Olmeye geldik"...:) http://tweetphoto.com/8922356
Sihhiye meydani bu kitleyi alamaz...Mumkun degil...Bu su demek: Miting 100Bin'I gecer...
Mitingin icinde Tekel iscisinin yanindayiz... http://twitvid.com/4F2AE
#tekel işçisi ölüm orucu yapmayacak...3 gün açlık grevi ve oturma eylemi devam edecek...Sendika son derece akıllı bir taktiğe gidiyor...
Karar şu: #tekel işçisi dönmüyor. Ankara'da kalıyor. Sendika CHP ve MHP ile görüşecek. DTP destek sözü verdi...Meclisi kilitliyorlar...
Toplumsal bir tepki ve hak arama hareketine dönüşen direnişi artık herkesin sırtlaması gerek. #tekel işçisi ölüm orucuna yatsa ne olacaktı?
Şekersiz; B vitaminsiz yapma kararı vardı. Tabipler odası; #tekel işçisine "6 gün içinde ölümler başlar." diyince psikolojiyi hesapladılar..
Tecrit olmaktansa oturma eylemini sürdürmek ve açlık grevi yapmak, meclisin; toplumun omuz vermesi demek.Top Baykal ve Bahçeli'de...
#Tekel, medyanın bir kısmının mahçup, bir kısmının utanç verici, çok küçük bir kısmının alkışlanacak tavrına karşın artık halkın inisiyatifi
işçiler miting alanına ilerlerken... #vidly http://vid.ly/bJRC
Bu arada "Dürüm Sarayı"na teşekkür ediyoruz...Lap topumu açıp yükleme yapmama bir "ezogelin"e ses çıkarmıyorlar...:))
meydandan ilk görüntü... #vidly http://vid.ly/bJRD
Asti'deki 700 otobusle gelen isci asagi yukari kac kisi yapar? Ankara'daki isci ve ogrenciler?
Yagmur basladi...Ama kitle saglam...konusmalar yapiliyor...sihhiye dolu...
Miting bitti...Yagmur hizlandi...Simdi sahneyi bakalim kim alacak?
"AKP gidecek hatıra fotoğrafı çektirmek isteyen?" Yaratıcı tiyatro... #vidly http://vid.ly/bJRO
Tekel iscisi cok tepkili ve kirgin...Turk-Is Baskani Mustafa Kumlu'nun konusmasi buyuk hayal kirikligi...Simdi Turk Is onu karisir...
Tekel iscisi gergin...Onumuzdeki saatler neye gebe?



Bir yandan işçi, genel grev beklentisi içinde. Oysa genel grev Türkiye'de yasalardan ötürü fiilen uygulanamaz.

Bunun uzerine gidebilecek cesarete haiz, susuz aclik grevine baslayan 3 iscinin aslinda derdini anlayip anlatabilecek, hem anlik fotografi, hem de genis acidan Turkiye'de calisan haklarini kavrayip sorgulayabilecek, muhabir asilli kose yazari gercek gazeteci araniyor.


genel grev yasalardan oturu fiilen uygulanamaz demek, genel greve gitmek, yasak mi demek?

ne acaip?!

Bu vesileyle, Serdar Akinan'in "Tekel direnisi neden onemli" yazisina da buradan goz atabilirsiniz.. merak ediyorsaniz.

20100119

aylak bir kisinin dusunmeye uyanma cabalarina dair


icimde bir kangal kopegi varmis meger! yagan kari gorur gormez arabadan botlarimi aldim, is kiyafetlerinin altina gecirdim, berem ve eldivenlerimle toplam goruntume aldirmadan.. ver elini taksim. eski gunlerimdeki gibi, saatlerce yuruyebilecegimi farkettim. havanin etkisiyle herhalde, yururken burnuma gelen kokular, hep gecmise tasidilar beni.
doner kokusu aldim harbiyeden gecerken, eskisi gibi canim cekti.. gulumsedim.. uzun zamandir nitelikli gida ve hijyen takintimin beni cektigi yere kadar gittigimden boylesi bir cocuksu istahi hissetmek, hosuma gitti. Taksim meydana ulastigimda, seneler seneler once, Ankara'dan geldigim bir sabah G.yi bekledigim o sabah, canlaniverdi tum detaylariyla. Gulumsedim. Hersey yerinde mi, baktim: The Marmama, AKM, heykel.. insanlar.. Beyogluna dogru girdikce canlanan kalabalik, kestaneciler, milli piyangocular, anketorler.. kosturan insanlar.. bir suru spor ayakkabili genc. Inci'de profiterol: hoop mideye.. ve, yola devam. Kalabalikta gorunmez olup suzuluvermek, ne hos ne dinlendirici. Etrafta hakim olamadigin, duymasan da olacak bir milyon ses kaynagi arasinda, sadece ama sadece kendi sesini duyabilmek.. ihtiyacimin bu olduguna kanaat getirdim.
Benim icin ozgurlugun tanimi adeta bu. ayaklarinin goturdugu yere ve o kadar git. Sayikla. Bunu yasaklayacak bir hayata, tahmin etmiyorum ki ayak uydurabileyim.
Tipki kangal kopeginin sahip oldugunu dusundugu yere aslinda ait olmasi gibi, "bildigim" yerde ne olur kafeslere kapatmasinlar beni. Hani hayati boyunca aylaklik yapmak icin yasayan insanlar gibi.. ihtiyacim olan bu: bildigim yerlerden irak koymasinlar. bir ulku, bir ideal, bir hedef, bir ciro, bir proje, bir evlat, bir iliski icin, sakin ola bu balik kadinini at kosturmasinlar. biraksinlar arada kacabileyim, sesimi duyabileyim.

yalnizligi sever misin dediklerinde.. hep tereddut ederim; ornegin kocamin, ya da istedigim zaman yanibasimda usulca benimle yuruyebilen kardesimin, ya da hadi dedigimde aklima uyan dostlarimin olmayacagini dusununce, yanizlik hic de hos gelmez. Ama cevabim yine de "evet"tir. Yalnizligi sevdigime hep emin oldum. Bugun bunu tanimlamam mumkun oldu. Kalabaligin tam ortasindaki yalnizlik, bagirsan sanki kimse duymayacak, ya da kendi kendine konussan soz olmayacak.. coplugum budur benim.

20100112

blogda yazmaya dair nihai karar

blog sahibi olmak sacmalama ozgurlugunu baskalarinin ozgurluklerine zarar vermeden kullanmaktir.

ambivalent

ambivalent: kararsız, karisik duygular besleyen, İDS
an ambivalent attitude: kararsiz davranis
***
oglumun 2 yas depresyonlari hem uykularimi, hem de beraber gecirdigimiz saatleri etkilemeye baslayinca, hayatim boyunca bildigim seyi yapmaya basladim. okumak.
kendi genc halimi canlandiriyorum kafamda; bir elimde kitap, yanimda mumkunse bir sandvic ya da cerez, saatlerce yatagimin uzerinde, vucudumun kalibini cikaran ben, iste, hemen oracikta. ne okudugumu, ne dusundugumu, ne hissettigimi hatirlamiyorum. bildigim tek sey, genc yasa kadar hayatimin yarisini bu pozisyonda gecirdigim.

gencken, hep merak ederdim, ders calismak zorunda olmamak nasil bir seydir diye. simdi, o kadar az vaktim var ki, ne gencligimi, ne de gelecegimi hayal edemiyorum. okudugum seylere de o vakit oldugu kadar kafami gomemiyorum. hakikaten vaktim yok!. yemek yemem, uyumam, calismam ve eglenmem lazim. ayni zamanda, yemek yedirmem, uyutmam ve eglendirmem de lazim. her neyse. uzatacak, daldan dala atlayacak vakit de yok zaten:)

oglumuzun halleri bizi hem gulduruyor, hem yorgunluktan yerlerde surunduruyor, hem de en zeki halleriyle kafamizi zorluyor. Ornegin;
-annejim, kopuk (halasinin kopegi) ner'den cis yapiyo? (!)
ya da;
- babanin pipisi kocaman, annenin pipisi ner'de? ..
bizi beraber temasta gordugu zamanlardan birinde ise;
- babacim sen uyu, annejim kalk oydan, gel buraya!

ve tum diger gecenin 3'u dertlerin en gucu, ciglik cigliga uyanma halleri..
ben: -neden agliyorsun oglum?
- baba kizdi yeaaaaa huhuhuh
ben: - allah allah! baba uyuyor oglum, nasil kizsin sana?
- benene (banane demek oluyor) kalksin, anne baba uyansin!

tum patirtiya odaya gelen babayi gorur gormez:
-yapmaaaaaa yapmaaaa yaa hu hu hoouuu! baba yapmaeeaaaaa!

babasi: -oglum, baba uyansin kalksin dedin diye geldim, canim oglum n'oldu sana?
- giiieettt! git baba gittt! istemiyom giiiitt!

bu olaylarin rutin sekilde yasanmaya baslamasiyla ben, ayni zamanda terapist olan canim arkadasim g. nin akli temsiliyle cocugunu 24 aya kadar getirmis olan yine ayni ben, nihayet, g.nin mail kapisini 24. ayda caresizce asindirmaya basliyorum. bir yandan da google da "how to deal with oidipus / terrible two" tuslarini eskitiyorum.

sonuc: sadece bir kelime: ambivalent. ve sessizlik.

herhalde 18-20 yasinda falandim. tam universiteli oldugumuz zamanlar iste, bilirsiniz, nereye giderseniz gidin, ne yaparsaniz yapin, bir bulutunuz vardir adeta, size ozel, size ozgu, bakisiniz o bulutun uzerindendir. ucakta hani, inise gectiginde, bulutlarin arasindan hayal meyal done done inerek sehri gorursunuz, aciniz izin verdigi olcude.. o kadardir hayata bakisiniz.. acilan her pencereden nefes almak istersiniz. ne kadar cok acilan pencere oldugunu gorur hayrete dusersiniz. yasama acligiyla, anlayissiz kohne duzen, hep ama hep karsinizdadir.
gencligin puslu gunlerini boyle kendi bulutumla beraber evin icinde, kampusun tasli yollarinda, yatagimin uzerinde, sevgili addettiklerimin golgesinde gecirirken, cokca yaptigim sey ailemle catismakti. ne oldugunu tarifleyemedigim bir duygu, surekli catismaya zorluyordu beni. kendi gencligini belgin doruk-hulya kocyigit paralelinde gecirmis olan annem, beni anlama sapagini bir turlu bulamiyordu. babam ise beni cokca anlayip, hemencecik oracikta yargiliyordu. yuzlerine bakamiyordum. gozlerini bulamiyordum. eve girdigim an bulutum koyu griye donusuyor, evden cikana kadar bogazimin etrafina sariliyordu. annem bir gun -bizi gercekten hic sevmiyor musun banu? demisti. gercekten hic.. sevmiyor muydum.. yaptiklari ve soyledikleriyle gurur, namus, sorumluluk ve yeterlik timsali olan bu yetiskin ikilinin varliklari, dogrusu beni pek ilgilenmiyordu. ama yoklukla, yasakla, endiseleriyle terbiye ettikleri genclik corbamin suyu, eksidikce eksiyordu. yine de sevgi dolu temaslari, karsilik beklemediklerinde benden, inci tanesine donusuyordu.. ozellikle annemin. ama bu mutluluk, hemen arkasindan gelen mutsuzluga kadar surdugunden, hersey bos, hersey kotu, hersey cirkin ve hayat karanlikti.
"ambivalent" . hayatla ve annebabamla iliskim, oldukca, ambivalent idi.

bu kelimeyi taniyorum. bu kelime ruhumu cozuyor. oglumuzun bunalmalarina da bu kelime kilavuz olsun diliyorum. o costukca, o sordukca, o bunaldikca, biz bunalmayalim. biz karismayalim. biz tum gucumuzle sadece var olalim. o, kucuk bulutunu soru ve sorgulariyla buyuturken, biz firtina gibi ani ve guclu esmek yerine, bulutuyla beraber onu gelecege usulca tasiyan meltem olabilelim. tanrilardan gelecek icin, bunu dileyelim.

20100111

kahve

starbucksta bir ufak kahve: 4.50 tl
gloria jeanste bir standart kahve: 6.25 tl
cafe neronun fincanda kahvesi (kupayi tercih ederim ama..): 4.25 TL.
la vitta diye sacma bir pastanenin dandik ufacik kahvesi: 6.00
yakinda acilan baska bir bistro adli manasiz yerin espressodan yaptigi kucuk kahve: 5.5 tl.

bunlar etrafta kahve diye aserdigimde 10 dakika en az yuruyerek ulasabilecegim yerler.

ya da,

gidip johns coffe world den 125 gr kahve aliyorsun. 14.00 tl. 6 gr/bir ufak kahve diye hesaplasan (kahvenin hasi yani). kahveden kasikla alirken etrafa dokup sactiklarin, dibindekinin kokusu gitti diye cope attiklarinla beraber, 18 adet ufak kahve hesaplasan.. bir de bunun suyu var, musluk degil icme suyu desen, 18x200 cc (fazla fazla) = 4 lt su, diyelim ki 4 tl.. buna nakliye masraflari da dahildir.. ediyor sana 1 TL/kahve. 1 lira da isletme gideri koydum size; bulasik, sarfiyat, elektrik vs vs.. etti mi 2 TL.

bana ortalama 5 TL / kahveyi aciklayabilecek bir babayigit cikacak mi acaba?

***

uykusuz bir gecenin sabahinda, birmilyonuncukez, kahve satmak icin bir yer acma hayali kuruyorum. yanibasimda igrenc otesi ofis neskaavesi dururken.

yazik degil mi bana?

20100108

yazmak

yaziya inaniyorum.
yazmanin gucune, guzelligine, vazgecilemezligine
inaniyorum.
sadece,
baskalari icin yazmaya inanmiyorum.
denebilir mi.. bu gunceye baktigimizda.

tam 5 senedir bir sekilde VARIM. Hera olarak varim. Banu olarak varim. Ne zaman ki okunmaya basliyor yazdiklarim, viiiztt erenkoy! Banu/Hera yok oluyor.
Ne zaman ki son okuyucu da pes ediyor, yok artik buradan bir sey cikmaz diyor, o zaman icimdeki ses beni durtmeye basliyor.
hangisi:
kacan balik mi buyuk oluyor?
anlik sekilde basilmanin dayanilmaz buyusune mi her seferinde tav oluyorum?

yazmak bir fantezi mi
bir icgoru mu
bir heves mi

benim icin.

cozemedigim tam da bu.

yildizlara dair

Cok yakinimdaki insanlar hep sikayet ederler. Neden senile basit bir sey yapmak mumkun degile gelen bir yakinma bu. Ornegin g. diyor ki, neden basitce "bulusamiyoruz" seninle.. bulusalim deyince binbir dereden su, ya soyle olursa, boyle oldugunda soyle olursa.. diye diye.. uzayan ve sikicilasan bir bulusma, nihayet.. kocam da bazen, su filme gidelim der, baslarim saydirmaya; ama.. ama o film cok populer, sinopsisini okudum ve film canlandi bile.. ya da filme sanki gitmis ve cikmis gibi, yorumum hazir.. Bazen de yaptigim yemeklere karsi ayni seyi soyler; annesinin onune 5 dakikada koyuverdigi cilbiri arayan damagi onu durttugunde:). Yaman da ayni seyden muzdarip olacak belli ki; "anne hamuy" -tamam oglum hamur yapalim ama once.. su tas su hamam su ortu su renk.. bitti bile aksam, bu arada oglumun odagi coktaan degilmis:)..
ne olacak benim halim.. demiyorum. daha cok "isinize gelirse, buyum ben" boburlenmesi yapabilecegim bir durum bu. Ben degil, yildizlar karar vermis buna, nedir derseniz, iste ispati:

balik burcu yukseleni ikizler olan kadin: (eksi sozlukten)

1. dört kişi.

(jael, 12.10.2007 17:54)

2. ya da daha fazlası:
(bkz: 8 kadın)

(jael, 13.10.2007 13:09)

3. o kadar çok ve hızlı ruh hali değiştirir ki kendini bile yorar

(jazckthezero, 15.11.2007 10:38)


5. oldukça kararsız, kadın - erkek ilişkilerinde hissettiği duygular konusunda sürekli şüpheye düşen kadındır. iyi yönlerine gelince; ikizler yükselen burcu kendisinin zeki, çevik ve sıcak bir insan olmasını sağlarken, balık burcu sayesinde duygusal ve yaratıcıdır. ateş grubundan ikizler ile su grubundan balık burcunun kombine edilmesi sonucunda çıkan kişilik iki burcun da keskin özellikleri * törpüleneceğinden herkesin korktuğu kadar kötü olmayabilir. iyidir iyi. * * *

****

hadi bu pazar bana gelin, size basit bir makarna yapayim:) Sadece makarna su ve beyaz peynir.. Sessiz bir sohbet olsun masamizda, bir de belki, oglumun miril miril bebek cocuk sesleri.

20100107

bugun nihayet gunesli bir gune uyandim, kalbimi dinleyerek. dun aksamki yoga seansinin ayaklarimi yerden kesmesi, bir ilk. oglumu ozlemeden kendimi bir seyin tam icinde ve tumuyle bir parca olarak bulmam, bu da bir ilk. dun aksam ve bugun, yildizlar bana goreydi, hepsi ayciceklerinin gunese bakmasi gibi, yuzunu cevirmis bana bakiyordu buna eminim. boyle bir gunu tahammul olcegiyle tarif edebiliyorum: herseye tahammulum var bugun; istemeden yaptigim sosyal gulumsemeye, asansorde bilincimi acik tutup insanlara merhaba demeye, patronun istedigi cevabi verebilmeye.. bir cesit koruyucu kalkan giymisim gibi. biraz once g.yle bulusup oglumun 2 yas krizlerine beraberce kafa yormak oda sicakliginda az sekerli bir sutlu tatli yemisim gibi bir etki yapti ustune. Uykusuz gecen gecelerde yaman'a yaptiklarimi zorlanarak da olsa anlattim ve arinmanin ilk adimini atmis oldum. oracikta bir karar verdim; bundan boyle bir bunalim olustugunda cok ozledigim bir seyi yapacagim: kalkip kahve yapacagim, gunun gazetesini okuyacagim ve zamanin oglumun depresif hallerine gore yamulup bukulmesine izin verecegim. kocami da boyle korumus olacagim.
cok merak ettigim bir film var, g. nin de "gizlice" seyretmis olup onaylamasiyla, artik seyretmek icin cildiriyorum. oyle hissediyorum ki, bu film, yasadigim bu 2 senenin sonuna nokta koyacak. tam da bu sebeple bu deneye kocami da katmak istiyorum. istiyorum ki beraber seyredelim ve ben onun yuzunde olusmasi muhtemel saskinlik kahkahalarini goreyim. filmin adi antichrist.
mumkun mu? yaptigimiz hatalari tamir etmek? cinlilere mal edilen su civili tahtali anekdottaki gibi, cikardigimiz tum civilerin izleri kalir mi? hafifletmek mumkun mu? zararin neresinden donsek kar mi?
2010'a dair liste devam ediyor:
kar mevsimi kacirilmayacak, tez vakitte gidip kartopu oynanacak
hemen bir cocuk tiyatrosu bulunacak, yaman'a yasgunu hediyesi olarak tiyatroya gidilecek
yaman'a ait tum video kayitlari toparlanacak, montajlanacak.
yeni bir is uzerine daha cesur davranilacak
gardrop duzenlemesi yapilacak
mutfaga daha cok girilecek
yogaya ara verilmeyecek

20100106

silindir

uzerimden agir agir bir silindir geciyor. 2 yasinda bir oglum var. onun depresif reaksiyonu hayata, icimdeki depresyona susamis hucrelere cansuyu oluyor. her gunun sabahi bogazimi daha da zorlayan bir gune uyaniyorum. catismanin doga oldugunu kendime tekrar ediyorum. peki ben neyle catisiyorum? oglumun bakicisiyla.. hulya avsarla.. dayatilan tum dogmalarla.. uzerimden adeta bir silindir geciyor. "aman kilo vermesin" "uyusun da buyusun" "annesini ozluyor" "anne kalk" "anne asagi" "anne kule" "anne anne anne.." kocamin teklifi ise tumuye ezilmemiz. bu biz biziz, oglan ve ben, ne garip!. yuzlesmeden ortasinda oturdugum tum seyler.. uyanip beni durteceklerine, uyanan yine ben oluyorum. niye bu kadar zor? degismek. kendini bulmak. sinirlarini kesfetmek. niye bu kadar zor?

20100104

2009ve2010

sessiz sakin bir yil daha geride kalmis. her yil yenisini beklemek.. ne icin, bilmiyorum. ic kirikliklarim dis kirikliklara donusuyor ve ne acaip hic bir seneyi gururla ugurlayamiyorum. belki freud'u sorgucubasiliktan indirmeli ve yerine kadin hera'yi oturtmaliyim artik.

geride biraktiklarima dair hatirlayacaklarim:
yaman'a dair her an ve hersey
sabah iskencelerinden ne kadar nefret ettigim.
hedonistik kesifler cok yasasin
hala yapilamamis bir "best pizza dough ever"

bu seneden beklediklerime dair:
daha seffaf bir sene olsun mu? olsun.
daha sevgili bir sene olsun mu? olsun.
daha cocuk bir sene olsun mu? olsun.

buyudum, artik kuculeyim.

20091218

http://fotogaleri.ntvmsnbc.com/galeri.aspx?galleryId=2445

bir gonul gozu var, haber vermeden sessizce ve tumuyle kendi iradesiyle acilan-kapanan. tipki 4 element filminde mila jojovicin, derin uykusundan uyandiktan sonra, dunyanin kisa tarihiyle yuzlestigi an gibi, verdigim linkteki fotograflara bakinca ben de gozyaslarina boguldum. bir yetiskin olmanin bedelinin, duygularini bir katman daha derine gommek oldugunu dusunurken, belki de yetiskinligi atlayip yasliliga adim attigindan ruhum, gittikce hassaslasiyorum, ruhum dantel dantel dokuluyor.

20090410

bir fikra

"gunlerden bir gun isleri pek de iyi gitmeyen bir sirketin yoneticileri bir araya gelip bir danisman tutmaya karar vermisler. Danisman kardesimiz gelmis, bu kadroyu boyle boyle degistirin diyecek olmus; -yok efendim olmaz demisler.. Neden diye sorunca, -e mevzuat izin vermez diye cevaplamislar. Danisman ertesi gun ofisi soyle matbuuyu boyle degistirelim diyecek olmus, -yok efendim olmaz demisler. Danisman yine neden demis, -efendim mevzuat izin vermez demisler. Onu degistirelim olmaz, bunu degistirelim, mevzuat izin vermez bu boyle gitmis. Danisman sonunda dayanamamis, -siz adam olmazsiniz demis. Bizim yoneticiler neden demisler. Danismandan cevap -mevzuat izin vermez de ondan!."

cok guldum ne cok guldum.. bende mi acaiplik?

20090305

edit***************
oglumun resmini sorarak bam telimden yakalamis beni witness.. hera gururla sunar:) iste yaman, o da 1 yasinda...
23 subatta 37. yasima basisimi kutladik sevdigim bir kac insanla birlikte.. oglum bas kosedeydi her zamanki gibi.. coktan boyun egmis oldugum bir atalet vardi uzerimde, o gece de dusunmeye vakit buldugum tek an -oglumun uykusuyla benim uykum arasindaki o kisacik zaman- tanimlayamadan kabullendigim.
bugun karsilastim ataletimle, Gokhan Ozgun'un satirlariyla:

Kendi hakikatine kapanıp hayatta kalmayı şu veya bu şekilde becermiş insanı aniden ‘kenardan’ ‘merkeze’ çeker çocuk. Merkezden kaçamaz olursun. Çocuk, sınıfından, statüsünden, babasının dünya görüşünden bağımsız o ‘merkezde’ yetişecektir.

20090220

simdiye dair

“Dogdugumuz yerlerde, nesnelerin bizden daha secim yapma zahmetini tanimadan gonlumuzu fethettigi yerlerde, dis dunyanin yalnizca kisiligimizin bir uzantisi gibi gorundugu yerlerde hissettigimiz gibisi yoktur.' demis George Eliot.”

bir yerlerden not almisim.. karsima ciktigi an, simdi, oglumun bu sabahki derin kokusunu duydum bir an, isyerimde masamda otururken.. sonra..

Kendi yerlerimi dusundum. Omur taslarimi. Kiyilardan ozenle topladigim. Cakil taslarim. Erzurum’da yillar sonra yedigim doner, "aile" salonunda. Kara battigim yer, muhtemelen boyum 75 santim ve gozlerim annemin gozlerinin icindeyken:) Deprem sonrasi yerle bir olmus bir Adapazari. Nerede okula yurudugum, Sevinc’le sakiz aldigimiz okul bakkali? Balikesir’de kagittan toka yapip sattigim mahallemiz. Leblebi tozu aldigim yer. Saat kulesi. Saat kulesinin dibindeki halk kutuphanesi. Anna Karenina’nin gittigi istasyonda da oldugunu hayal ettigim hep hani. Paris’te kocamla karsilikli agladigimiz Italyan restoran.

ve icim, kipir kipir oldu. Sanki hayat hep bir degisiklige gebeymis gibi bir umut dogdu icime bir yere. Simdi biri giriverecek ve ben aaa diyecegim, sarilacagim boynuna. Tek gidamizin sevgi olduguna emin oldum, su an.. Onsuz olecegimiz tek sey.

20090108

Necmiye Alpay'in "3 Maymun" filmi hakkindaki elestiri yazisini okuyunca once aklim karisti. Bu arada hala filmi seyredemedigim icin de icim icimi yiyor, her elestiriyi okur hale geldim. N.Alpay oyle birsey yazmis ki, filmi begenmis mi, begenmemis mi, etkilenmis mi anlayamadim. Sonra dusundum, bu arayisim ne aci bir aliskanlik.. Demek ki ben hic gercek bir film elestirisi okumamisim bu güne kadar! Bu gune kadar okudugum tum film elestirileri yazanlarin fazlasiyla oznel dunyalarina ait birer pasajmis meger. Meger film elestirisi boyle bir seymiş.