20071203


Bu derinlikte oksijen yok yeteri kadar bana. Bu derinlikte nefes alamiyorum. Cikmaya calisiyorum yuzeye, arkamdan agirlik asagi cekerken beni. Yapamiyorum. Sadece kuyrugumu salliyorum. Yuzeye cikamiyorum. Oksijen yok. Nefes alamiyorum.

Yillar yillar yillar. Onceydi. Yuzundeki o ifadeyi oldugum yasa gelene kadar pek cok kez gormusumdur muhakkak ama, ilk gercekten fark edisimdi. Yuregimdeki agirligini. Annemin gumus bir yuzugu vardi. Orta ikinci sinifin yaziydi. Yazliktaydik hep beraber. Annem mutfaktaydi sanirim, ya da oyle bir mesgul sinyalinde iste. Tam da cocuktum iste. Genc cocuk. Saclarimin onlerini oksijenleyip, kolalayip gunese cikardim. Turuncu sari roflelerim olsun diye. Annemin, bir gumus yuzugu vardi, bana vermisti artik, unlu cekmecesinden nasil olduysa cikarip. O gumus yuzugun uzerinde kucucuk 3 tane mavi tas vardi, mine gibi duran. Ama kucucuk. Ve yuzuk bendeydi iste, nasil olduysa. Takmistim. Bir de dort yaprakli yonca seklinde, minicik ama minicik, bir gumus kolyesi vardi. Kaybederim diye takmaya kiyamadigim. O gun, o gunduz vakti, neden diger genc cocuklar gibi denizde ya da gidilmesi pek yasak olan o mes’um diskonun icerisinde degildim de evdeydim hatirlamiyorum. Belki cikmam yasakti. Aile olacaktik diye mi… hafizamda niye yok bunlar bilmiyorum. Olmasi lazim ama bulamiyorum. Kendimi goruyorum iste simdi: sarilanmis percemlerim yuzume dogru dusuyor, golgeliyor gozlerimi. Ofke ve sucluluktan yanaklarim kizarmis. Yaniyor yanaklarim. Percemlerim suursuzca sallanan ayaklarim yuzunden yanaklarima batiyor. Duymamaya calistigimi hatirliyorum. Bildigim tekerlemeleri gecirirken aklimdan: "...inci inci minci..." babam o gumus yuzugu kucuk parmagina gecirdi ansizin, “olene kadar bu yuzugu parmagimdan cikarmayacagim” dedi. “Olene kadar bu burada kalacak”. Oh olsundu. Bu bana cooook buyuk bir ceza olsundu. Her gordugumde yaptigim hatayi hatirlayacaktim. O yuzugu takmis oldugumu, kadin gibi olmaya calistigimi hatirlayacaktim. Baska sucum var mıydı bilmiyorum. Acaba yasakli disko sinirlarinda mi gorulmustum. Erkekli kizli arkadaslarla mi takilmistim. Denize mi atilmistim erkekler tarafindan. Hatirlamiyorum. Yoksa sadece yuzukler takmaya ozenen genc kiz olmak miydi konu. Neden hatirlamiyorum? Neden parmaga gecirilmis o yuzugu hatirliyorum da sucumu hatirlamiyorum? Yuzundeki o ifadeyi, pek cok kez gormusumdur muhakkak, bulundugum yasa gelene kadar. Ama ilk kez kalemle cizebilecek kadar inceledigimden... Ice kivrilmis gergin dudaklarini. Ates sacan mavi gozlerini. Derin gozlerini. Bana nefes aldirmayan mavi derin gozlerini. Ofkeye acilan gozlerini. Agzindan sacilan tukurukler bir mercek gibi, buyuttuler goz bebeklerini. Parmagini sallarken bana, “olunceye kadar” derken, gumus parlayan bir helezon isiga donustu havada. O helezon geldi sikti bogazimi. Yine nefes alamadim. Yok olmak istedim. Yazlikta evin icinde oturuyorduk gunduz vakti, ve ne aradigimi hic bilemiyorum ben orada…
Dun gece kendimi kaybedip sallarken ici manali disi manasiz kelimelerimi, menzilinde kaldi oktan yapilmis kelimelerimin. Tam on ikiden, tam onikiden. Anlamiyor onunla ne alip veremedigimi. Diyor ki “sen benimle bas edemezsin”. Sonra cocuk gibi ofkeleniyor yine. Yine dudaklarini kiviriyor, bu defa sessizce, ama o dinmeyen ofkeyle. O herseye hakkim var diye bagiran ofkesiyle. Bugulanmis mavi derin gozleriyle. Bana ayni iskenceyi yapiyor. Bugunumu dunumu aksamimi ve gunduzumu caliyor simdi de.

Ben o ifadeyi, cok kereler cok kereler gordum. Artik uzulmeyecegim diyorum. Ama nedendir bilinmez, nefes alamiyorum. Bu derinlikte.

2 comments:

hep said...

Çok etkileyiciydi.

Talisman said...

Bu dünyada kız çocuklarını babaları kadar acıtabilen sakatlayabilen hiç kimse yok bence.. Kah yoklukları ile yaparlar kah ilgisizlikleriyle kah boğucu ilgileriyle, ama yaparlar..
Sevgiler.
Yeni keşfettim blogunuzu , güzel bir üslubunuz var.