20060411

kısaca aşka dair



"so little time so much love" demis imdb'nin seyirci yorumlarında biri. Bu iki filmi buluşturan noktayı en özlü şekilde tarif etmiş. Yıllar önce filmin ilkini seyrettikten sonra ve ikinci filmi seyretmeden hemen önce ekşi sözlükte de izlemiştim yazılanları, filmlere dair yazılan herşeyi okuyup öğrenmek için sabırsız bir uğraş vererek. Hala bir yerlerde ilgili bir afiş, fragman parçası, yönetmenin ya da oyuncuların röportajlarını görünce herşeyi bırakıp ilgimi ona yöneltiyorum, son aylarda nedense biraz iç kırıklığıyla. kendimi sorguluyorum; içimi ezen şey hayata karşı umutsuzluğum mu diye.
kendimi bildim bileli aşık oldum ben, şıpsevdi gönlümün bahanesi de balık burcu. İlk aşkım ersan erdura imiş, hatırlayanlar çıkacaktır elbet. sonra abime aşıktım, elinden tutar anaokuluna giderdim okulun ilk günleri ya, tüm ağlamalarım durulurdu. Bir de koç Ken vardı, onu kıskandırmayı pek severdim, hem de kiminle: dallasın babisiyle... sınıfta murat vardı sonra, sınıfın hemen hemen en çalışkanı, parmağını havada polis ışığı gibi sallardı: "örtmenim örtmenim!!" Bir de o Kerem vardı, üst kat komşusu, başka kızlar da hoşlanırdı onun o sevimli burnundan. Ben kendime aşk mektubu yazar, sonra o mektubu ucundan yırtar, bizim balkonda bulmuşum gibi -kerem yazmış, yırtıp atıp havaya savurmuş mektubu, bizim balkona uçmuş parçası- kızlara gösterirdim: "aşık bana galba!" Kerem bizim Yeşim'e aşık oldu sonra, Yeşim'in herkeslerden önce sütyeni olmuştu hem, gerisini hatırlamıyorum, fantezilerim başka başka yırtılmış mektuplar yazdırıyor bana...
İlk gerçek aşk filmim Grease. Herkes en son Grease 2 çevirildi diye bilir ya yanılır; Grease 2'de ben oynadım, "cikcik" diye isim taktığımız mahallemizin travoltasıyla, herkesin bildiği Grease bilmemkaç kimbilir... (bu Cikcik başka bir yazının konusudur ya neyse)
Sonra sonra "mutlu aşk yoktur" öğretisi iyiden iyiye aldı haklı yerini tümden hayatıma sahiplenerek. Aşk tutsağı oldukça daha bir buldum kendimi. İlkokul 3 teydim, Balıkesir il halk kütüphanesinden annemle beraber seçtiğimiz ilk klasik roman Anna Karenina idi ve ben o romanın hakkını yıllarca kurduğum intihar fantezileriyle ödedim. Gel zaman git zaman anna kareninaya borcumu sayfa sayfa ödedim. Aşık oldum evlenmedim. Sonra, aşık oldum evlendim. Aşkı sevgiye bulamayı, sevgiye bulanmayı tercih ettim. Bu hikaye böyle bitmesin. Gökten 3 elma da düşmesin. Ben düşe kalka yürümek isterim hep.
İşte bu filmleri ne zaman ansam aşkla kavrulasım gelir. Sahibinden satılık olmayan aşklara tutkunlar için; aşk bir sudur iç iç kudur.

4 comments:

Basak said...

"Before Sunrise"ı Derya Sineması'nda 2 defa tek başıma izledim. Sonra bir kez daha ve sonra ikincisini de.
Ve bu filmle ilintili bir şeyler analatan Hera'ya iki cümlecik de olsa yazmak istedim. Filmle ilgili dugularımı nasıl anlatsam onu da bilemedim. Ama yine de yazmak istedim. Belki anlatabilirim bir gün.
Görüşürüz Hera...

hera said...

basak, film "hakkinda" yazayim diye baslayip filmin etkisine donusen bir yazi oldu ya benimki de, tek basina Derya sinemasinda dusunmek seni, hosuma gitti dogrusu
sevgiler

celerone said...

Sırf before sunrise'ın büyüsünü bozar diye korkumdan devam filmini seyredemedim.

Hala bilmiyorum yani.

Selamlar,

hera said...

celerone,

hemmen film buluna, seyredile! belki benim çağımla örtüşen bir hal bu ama, filmin büyüsü bozulacağına katmerleniyor. senin de "yakın geleceğine" ilişkin fikrin olması, fena mı olur:)