20060824

pop

Ner’de miyim? Dünyayı kurtaran adamvari iş yükünü bir de varolma bıkkınlığını üst üste koyunuz bu sonucu verecektir. Amma velakin bir de baktım ki Lezzetin izinde Başak tekrar yazmaya başlamış, Margotto yalnızlığıyla barışmış, kedili mutfakların oyası kedilerinin patilerini çekmiş ne güzel.. simiole sözlenmiş sevgilisiyle, mutfakta zen tijen bozcaadaya gitmiş, silenzio kendi halinde buzdolabında geçirmiş bu sıcakları… girl sobelenmiş, petite de öyle… rezalet. Defne Koryürek serin esmis son günlerde, fazlaca dokunmadan etliye sütlüye. Kendime baktım başkaları üzerinden, bir arpa boyu bile yol gitmemişim. Güzel bir yemek bile yeyip doymamışım, can dostumu hala görememişim, ödünç verdiği kederi hep yarına atarak… Etrafımdaki herkes nispet yaparcasına İmbata gidip Güliz hanımdan envai bitki reçetesi almış, ben bir selam yollayamamışım. Üstelik sıcak alerjisi yüzünden son Bozcaada seferiyle gelen şaraplara da dokunamamışım. Her ne ise; yok olduğum bu sürede hakkımda çıkan tatil şaibelerine tezat, 7 gün 24 saat su motorlu şekilde bir kaynayıp bir çalışıp, tüm yaz boyunca bir başıma şu koca şehre sahip çıkmaya çalışmışım. Bu arada günlük okumaları dahi ihmal edip, olsa olsa en büyük puntolara gözüm takılmış. Bitkin ve halsiz iken, bir sürü konu konuşulmuş gerçek dünyadan, alemi kaçırmadan devredelim ucundan:

Gazeteciler bolca ne konuşmuşlar ne konuşamamışlar deyince: ali kircanin meşum skandalı. Siz ne düşünürsünüz bilmem ama g.özçelik olayını neredeyse yazmayanı döven, konuşmayanı camiadan reddeden bir tavır sergilemiş olan bağımsız medya topluluğumuz elbirliği yapıp ali kırca olayında dillerine biber sürmüşler. Kimsenin herhangi bir merak biriktirmediği bir naylon poşet dolusu kendinden geçmiş insanın hayatının afişe edilmesi gerekliliği değil derdim. Gözlerimi kapasam kulaklarımdan dolan bir dolu isimle meşgul edilirken, niye ali kırca eksik kalıyor derim sadece. Kendi kümesini koruyan medyaistlere karşı topluca gizli video kaydı operasyonu yapılmasını önersem mesela? Ceza mı olur ödül mü karar veremedim.

Gözüme ilişen haberler arasında en sevindiğim; bu sene İzmir film festivaline John Malkovich ve Naomi Campbell’in geliyor olması. Böylelikle, bu sene çeyrek yy yaşını kutladığını düşünen İstanbul film festivali ekibine uzaktan bir nanik sezinliyorum.

Bu arada gecikmeli olarak T.Cruise’un Oprah showunda K.Holmes’e aşkından zıp zıp zıpladığı anı seyrettim. Gülsem mi ağlasam mı bilemedim. Sonra baktım Cruise u Cruise yapan Paramount Film Şirketi de ne yapacağını bilememiş, 14 yıllık sözleşmeyi yenilemeyeceğini açıklamış. Tom Cruise ne yapacakmış, bağımsız film şirketi kuracakmış. Elini sallıyorsun dalga oluyor demek ki..

Sonra N.Bilge Ceylan’ın İklimler’i kasımda giriyormuş gösterime. Kaçırmam diyenler mum diksin.

Bu arada basket çocuklarına ne diyorsunuz, en güzel haberler onlarda değil mi?

Başka başka derken gözümün önüne Nurgul Yeslcay’ın yüzü geldi. Film üstüne film yapıyor diye okudum bir yerlerde. Fatih Akın kendisi için “kırmızı halıya yakışacaktır” demiş. Ne güzel söylemiş. Çok büyük bir yer kaplamıyor N.Yeşilçay bana kalırsa oyunculuğuyla, ama hiç rahatsızlık vermeden ruhuyla varoluyor hiç değilse. Yüzü ve elmacık kemikleri çok alımlı, buğulu bazı bazı. Röportajlarındaki nevrotik duruşu doğumundan sonra gevşedi sanki. Özel hayatı hakkında söylenmedik kalmadı, kocası, çocuğu vesaire. Sağlamca duruşu, aldırmadan inandığı kulvardan aynı tempoda koşuşu, çalışkanlığı ve istikrarı ve ilkönce de komplekssiz oluşu başarı getiriyor kanımca kendisine. Sanem Çelik’i düşünsek mesela, sırf karizmasıyla bile sallayabilecekken meydanı, çevresini saran gazeteci duvarını bile aşamıyor. Yine de filler ve çimenleri tüm Yeşilçay filmlerine yeğlerim inandırıcılıktan bahsedeceksek.

Bir yeni bir yer yeni yetme köşecilerin deyişi ile “kentten”. Öyle büyük bir şey değil ama şu son dönem kısır hayatıma eklediğim bir güzel teneffüs olduğu için: Nişantaşı Remzi kitabevini bileniniz vardır elbet. Üst katından caddeyi seyredip güzel kişlerinden tatmanızı öneririm. Gerçi, son zamanlarda yaptıkları fesleğenli kiş bu öneriyi gölgeliyor biraz; neden derseniz ben domatesin ısıtılmasına ve domatesli hamurların bekletilmesine karşıyım bir defa. Ayrıca fesleğenin güzelim kokusunu da mikrodalgada bırakacağınızı bilmelisiniz ısıtarak. Öyleyse ıspanaklı kişe davet olsun bu paragrafın özü.

Kiş benim cafe menüsü favorilerilerimdendir. Örneğin Beyoğlu Zencefil’in kişini koklasam bilirim. All Sports’un kişi bana uygun değil; yumurta kokar derinden ve doymak için tabağı yalamak zorunda kalırsınız. Benim kişlerim de karakteristiktir doğrusu; ama 2.gün yumurta kokmasını bir türlü engelleyemedim. Her şey gibi yalapşap yaptığımdan olsa gerek, var ise bir püf noktası, diyenin kölesi olayım, üstüne de bir bergamutlu çay borcum olsun Remzi’de…
Bu arada her Remzi’ye gidişimde Ece Temelkuran’ın son kitabını sormam karşın hala ulaşamadım. Okuyan var mıdır bir parça merakımı dindirsem önerilerinizle?
Son olarak yolunuz düşerse bu yaz sıcağında, bir Kahve Dünyası’nda frappaçino içmeye fırsat tanıyın derim. Ama yeterince acıkmış ve sıcaktan bunalmış vaziyette olmalısınız.

Böyle ayşeözyılmazel/ebru drewvari konuları dökerken hızlı hızlı, kafamı geriye doğru biraz çevirip de kendime bakınca utanıyorum yaşadığım hayattan zaman zaman. Hayatın kaymağını yalayıp acısını soğuran kalbime de hayret ediyorum doğrusu. Kendimi affettirip bunca okumanın ardından hala buralarda olan dostlar var ise, arada derede okumayı becerdiğim bir kitaptan alıntı yapayım, damakta iz bırakmak amacıyla*:

”hayret veren hipotezler sizin, sevinç, keder ve anılarınızın, hatta hırslarınızın, kişisel özgür irade anlayışınızın, geniş bir kümelenme gösteren sinir hücreleri ile bunlara bağlı moleküllerin davranışından başka bir şey olmadığını söyler.”

O kadar şaşacak bir şey yok yani, dağılın.

.
.
.
*Irvin D.Yalom - Din ve Psikiyatri

5 comments:

Anonymous said...

iyi de neden ayni posting iki kere yapilmis ki? Onun da var bir nedeni herhal, fazla ilismemek lazim...
Tekrar yazilarini okumak, Nisantasi'nin, Istanbul'un, Bozcaada'nin ruzgarini hissetmek guzel...:))

Oya Kayacan said...

Yaz arada, kış burada... Anlamsız olsun diye yazmadım.

Ordan oraya atlarken yazında kış geldi birden içime. Serin serin geldi yani yazın. İyiydi, demek istiyorum 8-))

Basak said...

Var tabii hala buraya uğrayıp seni kontrol edenler. ;)
Ben de çok farklı bir dönemde değilim aslında. Bir türlü eskisi kadar dalamıyorum bloglara. Pek sevimli bir dönemde değilim. Bir bakayım Hera ne yapıyormuş dedim, yeni yazılarını gördüm sevindim.
Bu arada şu "lezzetlerin izini sürme işi"nden ben uzaklaşırken ara sıra yaptığın gibi yine bir yerleri tavsiye ettiğini gördüm ve hoşuma gitti. Son zamanda benim anlatmadığım kadar yerden bahsetmişsin. :) Güzel olmuş, eline sağlık, afiyet olsun. Sanırım ben "zihinsel lezzetler"e doğru kayıyorum.
Kendimi toparlamam lazım...
(John Malkovich ve Naomi Campbell haberi dikkatimi çekmedi değil!)

hera said...

return2, sen de hosgeldin...

oyacigim, eksik olma yazin da
kisin da beraberiz anlasilan

basakim, sen de eksik olma, gezdigin yerlerden cok zihin birlikteligimizden dem vurmus idik zaten seninle, kararini sevincle okudum.

Su said...

amaaan bosver.. bak ben de bir arpa boyu yol gitmedim. karsi kediye bile yaranamiyorum