20051128

Çetin - Altan - çok - yaşa


Çetin Altan hayatıma girdiğinde (tam da öyle olmuştu, hayatıma girmişti) üniversite yıllarındaydım. Yazılarını okudum önce, derin hümanizmi, olgun alaycılığı, dogmasız özgün yorumları çok tanıdık duyguları açığa çıkardı, tanımladı bir nev’i. Hayatını okuduğumda şaşırdım; onun da bir insan olduğunu, anlık heyecanlarını, aşklarını, kısaca onu bu yetişkinler dünyasına ulaştıran tüm araçları hayal edebilecek kadar bir yakınlık, bir samimiyet duygusu. Sanki o benim dedem, sanki genlerimizde var kıs kıs gülme, her durumda kendini kurtarabilme, acıların en derinini en derinini seçip yaşama uğraşı… Sanki torunuyum ben onun, dizinin dibinde oturuyorum ve günlük yazdıklarını okuyorum. İşte bu duyguyla ben, bunca köşe yazar çizer bozarı arasında tüm sadakatimle Altan Dede'yi okurum her fırsatta ve günlük meşgalelerden uzaklaşırım.
.
.
yukarıdaki yazıyı 35 sene önce yazmış. Hemen her yazısı gibi ebedi, ancak ilk defa bugün sanırım, öyle hissettim ki bulunduğumuz Türkiye, ustanın portrelerinden çok çok kötü, hani neredeyse karartmayalım enseyi diyemeyeceğiz artık. yazının başlığı "küçük şeyler"... Öyle güzel sıralamış ki küçük ve güzel şeyleri ve değillerini, öyle bir naif iç geçirme yaratıyor ki içimde, bir daha asla böyle küçük, güzel, masum şeylerden bahsedemeyeceğiz korkusu yaratıyor, sanki masumiyet çok çok eskilerde kalmış gibi. Sanki ben şimdiden geçmişi özlermişim gibi. bir daha ne zaman küçük ve güzel bir şeyden bahsederken aynı masum coşkuyu hissederiz bilemiyorum... Ve Çetin Altan dahi bir gelecek portresi gösteremezken biz kime inanacağız hiç bilmemiyorum.
Bir yanda ülkenin yaratılmış gündemleriyle harcanan yaşanmayan tekil yaşamlar, diğer yanda istanbul'un akmerkezinde park meselesini çok satanlar gazete köşesine taşıma cüreti gösteren köşe bucak kaçılası yazarlar, dehalar yaratan bir belediye başkanı, cerrah bey, sabiha gökçende duraklayan işkence uçağı, vize kuyrukları of of of
-anneciğim, gelecek ne zaman gelecek?

No comments: