20051018

It ain't no cure -1-


Universitede bir arkadasimiz vardi, lakabi Alman. Hani derler ya "ben fransiz kaldim" diye, iste o arkadasimiz da pek Alman kalirdi bazen sohbetlere... Bazen cosma ve cozutma ihtiyaci duyan bir genclik damarimiz cikardi ortaya, ama o arkadasimiz oyle donukluk ve komiklik arasinda bir bakis ile seyrederdi ki, ister istemez kendimize onun gozuyle disaridan bakiyor bulurduk ve bildigim sey sudur ki, disaridan bakan insanlar asla cozutamazlar. Iste bu Alman arkadasin en iyi becerdigi konu, abesle istigal edecek zamanlarda "neden" diye sorabilmesiydi. Ornek:
-abi, simdi biz bu dersi asalim, best'e gidelim (kafe)...
"neden"
ya da;
-bi bira daha icip kacalim diyorum...
"neden"
-bu james acaip karizmatik bir adam..
"karizmatik, neden"
bazilari muhendis doguyor, ve tedavisi yok...
.
meslegi terapistlik olan bir dostum ise fizik muhendisligi uzerine okuyan bir arkadasinin ona "ensest neden yasak?" diye bir soru sordugunu anlatmisti. Dostum yutkunurken, fizikci merakli gozlerle bu sorunun tek bir cevabi olabilecegi sanisiyla dostuma bakiyormus. Soruyu sorabilen beyinin ayni ozgurlugu hayatina uygulayabilmesi tek dilegimiz olabilir herhalde. Yine tedavisi olmayan bir durum.
.
Dostlarim diyebilecegim en yakin cevremdeki insanlarda cokca rastladigim bir semptom bu "yabanci hissetme" ya da "yabanci hissettirme" hali. Yurek cirpintilari beni fazlasiyla alakadar eden bu insanlarda en durust duygulari buldum hep, ve en derin paylasimlari. Bunun da bir -muhendisce- aciklamasi oldugu zannindayim. Yasamdaki sorulari sorulacak ve sorulamayacak diye ayirt eden filtreden yoksun olan bu karmasik beyinlerde isleme esnasinda siklikla kisa devre olabildigini dusunuyorum. Bu kisa devre onlari surekli uyaran ve mutsuz kilan sey olmakla beraber, daha cok soru sorup daha fazla yuzlesme sansini da yaratan mekanizmanin ta kendisi. Kendiliginden cesaretli olan bu insanlarin "tedaviye yeltenme", "gaza gelme", "dolmusa binme" durumlarinda siddetle direnc gosterdiklerine, ic bagimsizliklarina bencilce sahip ciktiklarina tanik oldum hep, hatta nedensiz yere ezildim yuhalandim. Olsun, her gulun dikeni olacak elbet; Acimaktan ve acitmaktan korkmayan insanlar oldukca yaklasacagiz tanri katina. Hep merak ettigim sey bu insanlarin ronesans doneminde yasamalari durumunda tumden bir aidiyet hissedip hissedemeyecekleri.. Ancak bunu gorme sansim saniyorum yok. Ve biliyorum, bunun da tedavisi yok.

5 comments:

uykusuzadam said...

Harika bir yazı..

Eski bir mühendis, yeni bir "cozutan" olarak hayatımın büyük bir kısmı bu tür düşünce alıştırmalarıyla geçmiştir..

nirem said...

yabancı olmayı, dışardan bakmayı hala bırakabilmiş değilim. yazını okurken bir an kendimi gördüm, hep dışardan bakan ben'e dışardan baktım ..çok ilginç oldu:))

ne yazdı ne yazamadı said...

bir şey diyicem...
o alman arkadaşı anlatırken sanki beni anlatıyormuşsun gibime geldi...ve şu anda bana komik gelen bir şeyi idrak ettim: abesle istigal ne demek?

ne yazdı ne yazamadı said...

sanki herkes biliyor hatta oyle bir blogger da var gozume çarpti ama şu an kendimi salak hissetmeme yol açsa da sormadan geçemiycem...

hera said...

uykusuz adam- hosgelmissen..

nirem-umudu kesmeyelim derim, iceriden bakacagimiz bir icerisi olacak biryerlerde elbet

nyny- hani 2 tane komik adam var TV'de, simdi s'nek de prog yapiyorlar, onlarin programarinin ismi, boyle bir blogger var evet, benim linklerde mevcut idi adresi.hosgeldin.