20050808

babasi

iyi bir adam derler ya hani, oyle biri o. En yakin durdugu kardesine gore "bilerek kimseyi incitmez. Maalesef toplu yasama bilinci olan birisi ve yasadigi toplumu da sirtinda tasiyor bu nedenle". Gozlerinin ici zarafetle gulumsuyor bunu soylerken, sevilmek icin mi yoksa yillarin olgunlugunun eseri midir bilinmez bu iltifatlar...
"bilerek incitmemek" takdir edilesi bir deger midir gercekten? Affedilmeli midir her kosulda "bilerek incitmeyenler"? Bu incitmelerin de bir siniri bir yeteri var midir? Bilmeden incitenlere nasil bildirilmelidir?

Gozleri ates mavisidir onun... Yakar
cocuktur yedisinde, top oynayinca acikir
vurdugu yerlerde guller biter, optugundeyse duvarlar,
gozyaslari buhar olur en guclu elleriyle yuregini sıkar sıkar

5 comments:

yuvakuran said...
This comment has been removed by a blog administrator.
Defne Koryurek said...

""bilerek incitmemek" takdir edilesi bir deger midir gercekten? Affedilmeli midir her kosulda "bilerek incitmeyenler"? Bu incitmelerin de bir siniri bir yeteri var midir? Bilmeden incitenlere nasil bildirilmelidir?"

sevgili Hera,

bir tek bilerek incitenlere had bildirmek mumkun diye bir kanaat gelisti bende. bilmeden incitenlere bildirmek, severek ya da doverek, imkanli ve pratik degil sanki. sadece, peki, deyip - tahammul sinira ulastiginda, kendi yonunu, gittigin istikameti, muhattap aldiklarini degistirmek mumkun. ben oyle yaptim/yapiyorum hala. inciten bilsin ya da bilmesin, incinen incindigiyle yasiyor cunku. bilmeden inciten birine actigi yaranin, senin deyisinle, ne kadar kirmizi oldugunu gostermek de imkanli degil. bazen bazilari ani olmak zorunda kaliyor. muhattabi degistirip bilmeden inciteni ani yapmak bir cozum olabilir mi sana da?

sevgiler,
D.

hera said...

sevgili yuvakuran-bu iltifat kime anlamadim

sevgili defne-
biraralar bir psikodrama kursuna gitme curetini gostermis idim (hala yaralarini sarmaya calisiyorum). yan odadan gelen patirti gurultu uzerine -nedir diye merak ettik. meger "ofke terapisi" yapan grubun sesiymis. yani insanlar -ornegin- saat 21.pm diye sozlesip bir odaya kapaniyorlar, sonra yastiklari yumruklayanlar mi istersin, duvarlara kendini vuranlar ya da birbirine kufur etmeye calisanlar mi... hayir elbette denemeye kalkmadim, ama uzunca dusundum, ve insanin geldigi dölü/kökü/rahmi ani yapmasinin mumkun olmadigi sonucuna vardim. biz insanlar, bazi insanlara bir hesap aciyoruz, -alacakli-verecekli, herneyse, sonra o hesabi karsilikli kapatmadan silemiyoruz. illa paylasacaksin, ya da daha beterini yasayacaksin. ellerime bakiyorum uzun parmaklarim babama benziyor, kulagim da onun gibi kepce. onu ani yapabilseydim kendimi ne yapmam gerekirdi acaba (recycle?)

Defne Koryurek said...

ah hera! benzemez olur muyuz, benziyoruz elbette.

iki kez evlendim. iki kez yeni bir ad sansim oldu. halen babamin bana verdigi ismi tasiyorum. elbette kasten! ona benzememeyi isim ya da vucut oranlarinda aramamayi ogrendim ve sorduklarinda kizi misin diye artik bogazima dugumler oturmuyor ve evet babamdir diye gogsumu gere gere soyluyorum. cunku, evet, kimseye kalmamis bu durumu degistirmek. o benim babam. birbirimizi gorup gormedigimiz, bir birimizi acitip acitmadigimiz ve tum bunun manasi ve hatta manasizligi kimseyi ilgilendirmez cunku. ah, evet. onda gorup begenmedigim seyler de var ruhumda - kandir, ceker derler ya- imzam da benziyor, tenimin rengi ve yururken ki kibirdi durusum da. elbette. o yuzden unutmaktan, atmaktan, imha etmekten bahsetmiyorum zaten. hani kutuda ya da albumlerde sirali tutup sakladigimiz cocukluk resimleri gibi. fotograftaki kiz cocugu da benim, evet. ayni yuz, inan. ve hatta der ki yillar sonra beni goren ilkokul sinif arkadaslarimin anneleri --- allah allah Defne, hic degismemissin. mumkun mu oysa. o fotograftaki kiz gozleri ve burnu ve orumcek elleriyle ne kadar bana benzese de ben artik o degilim. gozlerim bana ait binlerce tecrubenin actigi bambaska bir pencereden bakiyorlar hayata... ani olmasi gereken insanlara da oyle yapmak gerek diye dusunuyorum. evet - arada kutuyu, albumu acip bakmak, kendi gecmisimiz icerisinde ziyaret etmek ve gectigimiz yolu bir daha dusunmek... ve kapatirken tum bundan nasil da yuzumuzun akiyla siyrilip cikabildigimize dair bir huzur duymak. olmaz degil, belki o noktaya varmadin henuz. belki hala bir hesabi kapatabilecegini dusunerek bekliyorsun.. ama hera, yaralar hic sarilmiyor, hesaplar hic kapanmiyor ki. anilarinda hep kalacak, verdigin her kararda, attigin her adimda, curetinde ya da endisen... orada olacaklar hep. tut ki kavradi ve dedi ki ah,ne esekmisim ben. ah! kahrolmaz misin? o halde ben neden bu kadar yaralandim diye, merhem olur mu saniyorsun basit bir idrak ve icten bir itiraf? sanmiyorum. dedigin gibi kirmizinin rengini bir tek sen biliyorsun.

terapi ofkeyi katliyor, fiziksel siddet, yastiga karsi da olsa, insana kendini kotu hissettiriyor. denge diye bir sey yok yakinin kanattigi yara karsisinda. tamam gecti artik deyip anilarin arasina arada bir ziyaret etmek icin kaldirmadikca.

cok sevgiler,
D.

not: kisisel mail adresini bilmedigim icin boyle ulu orta yaziyorum, ama yazmam gerektigini hissettim. umarim dogru yapmisimdir.

hera said...

sis filmindeydi sanirim: "cunku anneni babani secemiyorsun" gibi bir rasyonal cevap... cunku evet, degistiremiyorsun (degistirebilsek milyonlarca kisi Ataturk'un evladi olmak isterdi herhalde)

ama evet, soyledigin "kutu"lama isi, kendi gercegimi (en ama en soyutlanmis sekilde diyelim..) yasayabilme adina dogru yaklasim olurdu sanirim.. bunun acacagi sonuclari gogusleyebilirsem eger tabii.

soylediklerin onemli; yaralarin hic kapanmamasina dair.. ben boyle kahrederken ve kahrolurken, neyi bekledigimi bilmem/cozmem lazim demek ki.. kapanmayacaksa hakikaten...dilim/elim bile varmiyor sonuc aramaya

bana oyle geliyor ki hepsi cok zor: saldirip savunurken gecmisime, ve onu yaratirkenki diger yolculara, aslinda bin mil hizla kendimle carpisiyorum, -belki de kacayim derken. tum benzerlikler adina; savastigim kendimim saniyorum, affedememek de ispati.